Duygusal yemeye delalet cümleler
Bütün bu cümlelerdeki ortak temayı görebiliyor musunuz? Hepsinde bir güçsüzlük, pes etme, kendini cezalandırma gibi negatif anlamlar var. Yani problem yiyeceklerle değil, problem kişinin kendisiyle aslında.
Şimdi bu durumun altında yatan beyin mekanizmalarına değinecek olursak:
Yoğun kalorili yiyecekler dolayısıyla bize iyi hissettiren dopamin ve endorfinlerin yanı sıra beynimizde bir etkisi daha var, o da otonom sinir sisteminin kolları olan sempatik ve parasempatik sinir sistemlerine bağlı. Sempatik ve parasempatik sinir sistemleri kontrolümüz dışında birbirlerini dengeleyecek biçimde çalışıyorlar. Sempatik sinir sistemi kaç ya da savaş tepkisini yaratırken parasempatik sinir sistemi dinlen ve sindir tepkisini verir. Kısaca sempatik sinir sistemi sizi daha atik yapar, kalp atışlarınız hızlanır, göz bebekleriniz daralır, sindirim yavaşlar, parasempatik ise tam tersini yapar. Bu yüzden bir şey yediğinizde parasempatik sinir sistemi aktivasyonunu arttırarak yediklerinizin sindirilmesine ve depolanmasına yardımcı olur. Ve aktivitesi arttığı için kalp atışlarınız yavaşlar, vücudunuz gevşer, daha rahat bir hale geçersiniz. Bu yüzden de yemek yemek sizi rahatlatır. Buradan anlayacağınız üzere yemeğe davrandığınızda aslında vücudunuz gevşemek istiyor ve yemeği buna bir aracı olarak kullanıyor. Bu durumda sıfır kalori gevşeme yöntemleri uygulayarak da amacınıza ulaşabilirsiniz. Nefes egzersizleri parasempatik sinir sistemi aktivasyonunu arttırmak için birebir. Nefes egzersizini burada anlatıyorum.
Peki açlığınız gerçek bir açlık mı yoksa duygusal bir açlık mı ayırt edemediğiniz zamanlar oluyor mu?
Neden yemek yemek iyi hissettiriyor?
Beyniniz kendisine haz vereni yapmaya devam etmek, kendisine acı vereni yapmayı kesmek üzerine kurguludur. Bunu ödül mekanizmaları üzerinden yapar. Şekerli, yağlı ya da kısaca kalori yoğunluğu fazla olan yiyecekler tükettiğinizde beyniniz bunu pozitif olarak algılar ve devamının gelmesi için dopamin ve endorfinler salgılar. Üstelik eğer stres altındaysanız, ya da kaygı bozukluğu, depresyon gibi bir duygudurum bozukluğu geçiriyorsanız beyniniz iyice “Tatlı! Tatlı!” diye bağıracaktır. Bunun kişiliğinizle ya da alışkanlıklarınızla bir ilgisi yok. Bütün hayvanların beyni, insanınki de dahil olmak üzere, bunu yapmaya programlanmıştır. Sebebi de stres anında beyin değerli olanı muhafaza etmek ister ve daha fazla edinmek ister. Enerji de devamlılığımızı sürdürebilmemiz için şart olduğuna göre, stresli durumlarda bizim taş devrinden kalma beynimiz yiyecek kıtlığına girecekmiş gibi ilkel tepkiler veriyor. Aynı zamanda beyin şimdide takılı kalıyor. Normal bir anınızda sürekli yüksek kalorili yiyecekler tüketirseniz kilo problemleri yaşayacağınızı bu yüzden sağlıklı yiyeceklere yönelmeniz gerektiğini görebilir ve bu doğrultuda davranabilirken, moraliniz bozukken geleceğe yönelik düşünme zorlaştığı için beyin günü kurtarmaya çalışıyor, yarın yokmuş gibi yemek istiyor.Duygusal açlığın normal açlıktan farkları
- Birden geliverir, yemek saati olup olmamasına bakmaz, yoğun yeme isteği uyandırır
- Canınız belirli yiyecekleri ya da “comfort food”larınızı ister, normal açlıkta ise karnınızı doyuran normalde yediğiniz her şey uygundur.
- Farkında olmadan yersiniz, ne ara çikolatayı yarılamışsınız, cips paketinin dibini görmüşsünüz farkına varmazsınız
- Karnınız doymuş olsa dahi tatmin olmayabilirsiniz, daha çok tatlı, şimdi biraz da tuzlu isteyebilir canınız, normal açlık ise karnınız doyduğunda susar.
- Beyninizdedir bütün durum, karnınız guruldamaz onun yerine dikkatiniz takılı kalır yiyeceklerin üzerine, buzdolabındaki pudingi aklınızdan çıkarmakta zorlanırsınız.
- Pişmanlık hissi takip eder ardından. Sağlıklı bir insan yediği yemeğin ardından pişmanlık hissediyorsa duygularının doğrultusunda anlık davranmıştır, uzun vadeli kararlarının dışına çıkmıştır demektir. Normal bir yemekten sonra en sağlıklısı “artık aç hissetmemek”tir, ne daha fazlası ne daha azı.
Aşağıdaki senaryolardan tanıdık olan var mı?
Stresli yiyici: Stres altındayken (ödev, sınav hazırlığı, proje yetiştirme vb.) bir yandan sürekli bir şeyler tüketmek istiyorsunuz. Canınız özellikle tatlı şeyler çekiyor. Farkında bile olmadan sürekli bir şeyler atıştırmış oluyorsunuz. Genellikle nasıl kilo aldığınızı ya da neden kilo veremediğinizi çözemiyorsunuz. Sıkıntılı yiyici: Canınız sıkılıyor, kalkıp bir şeyler yemeye karar veriyorsunuz, öylesine, zaman geçsin, elim oyalansın. Burada aslında uyaran arıyor beyniniz, sıkıntıdan çıkmak için. Yani beyninizi “eğlendirecek” ne olsa işe yarayacak. Çünkü aç değilsiniz, aradığınız yemek bile değil, sıkıldıkça sıkıntınızı bir şeyler yiyerek atmaya alışmışsınız sadece. Yalnız/Bıkkın yiyici: Gününüz iyi geçti ama artık akşam olup eve geldiğinizde bütün hayat enerjiniz damarlarınızdan çekilmiş gibi. Ya evde yalnızsınız ya da evde size destek olan kimse yokmuş gibi hissediyorsunuz. Size destek olsun diye yiyecekleri alıyorsunuz yanınıza, yalnızlığınızı, yorgunluğunuzu tatlı şeyler yiyerek görmezden geliyorsunuz. Sinirli yiyici: Sinirlisiniz ve sakinleşmek için kendinizi mutfağa atıyorsunuz, tatlı şeylere doğru yönelip hıncınızı yiyeceklerden çıkarıyorsunuz. Belki buzdolabının ağzında yiyorsunuz, belki de doğru düzgün tabak çatal çıkarmadan hemen lavabonun başında. Özenerek yemiyorsunuz, sanki elinizdeki yiyeceği bitirirseniz savaşı siz kazanacaksınız gibi hissediyorsunuz. Üzgün yiyici: Yiyecekleri arkadaşınız gibi görüyorsunuz ve yalnızlık ya da mutsuzluk çektiğinizde “comfort food”larınıza dönüyorsunuz. Kendinizi zaten kötü hissettiğiniz için bir de sağlıklı tercihler yapacak gücü kendinizde hiç bulamıyorsunuz. Kendinizi daha güvende ve daha sakin hissetmenizi sağlıyor yiyecekler. Mutlu yiyici: Mutluluk da bir duygu ve siz negatif duygularınızı değil bu pozitif duygunuzu yiyecekle taçlandırmayı tercih ediyorsunuz. Her şey süper giderken neden bir de büyük boy bir cips ile daha da harika yapmayasınız ki hayatınızı? Dikkat edin, mutlu yiyici iseniz aslında ödül için yiyici ile aynı özellikleri gösteriyor olabilirsiniz. Ödül için yiyici: Küçük ya da büyük başarılarınızı kutlamak için kendinize izin veriyorsunuz yemek için. Normalde yememeniz gerektiğini düşündüğünüz şeyleri hak ettiğinizi düşünüyor ve yiyorsunuz. “Bugün spor yaptığıma göre 1 şişe bira içebilirim.” “Bu stresli haftayı atlattıktan sonra şu aralar her şeyi yemeye hakkım var.” “Tatildeyim, rahatlamaya ve kendimi iyi hissetmeye geldim, lokmalarımı sayacak değilim.” Kendinizi “normal” zamanlarda bu yiyeceklerden mahrum bıraktığınız için kendi iplerinizi gevşettiğiniz an hemen kendinize açıklamalar yaparak soluğu “yasak” yiyeceklerde buluyorsunuz. Kontrolsüz yiyici: Yemeğin başından kalktığında “Ben ne ara bu kadar şey yedim?” diye düşünen ya da “Her şeyi denedim, bir şu gırtlağımı tutamıyorum, yemeyi seviyorum işte ne yapayım?” gibi şeyler düşünen birisiniz, yemeğin karşısında kendinizi kontrolsüz hissediyorsunuz. Bu senaryolardan bir ya da daha fazlası size tanıdık geliyorsa ve yeme alışkanlıklarınızdan şikâyetçiyseniz, kilo problemi yaşıyorsanız, hayatınıza sağlıklı alışkanlıklar ekleyerek size kötü gelen bu alışkanlıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Unutmayın, değişime giden ilk adım fark etmektir, ikincisi ise kabullenmektir. Şu anda kendinizi yemenizi kontrol edemiyor hissediyor olabilirsiniz. Aslında kontrol edemediğiniz duygularınız. Asıl hedefi belirledikten sonra çözüme varmak çok daha kolay olacaktır.TL;DR
Duygusal yeme, geçmiş öğrenmelerinize bağlı bir alışkanlık. Kültür ve yetiştirilme biçimi duygusal yemeye yöneltiyor. Yemek yemenin sakinleştirici ve mutlu edici bir gücü var. Bunu endorfinler, dopamin ve parasempatik sinir sistemi sayesinde yapıyor. Sinirlilik, stres, sıkıntı, mutsuzluk, mutluluk, suçluluk gibi duygular yemeyi tetikliyor. Probleminiz yiyecekle değil duygularınızla, bu yüzden çözümü yiyecekte aramak yardımcı olmuyor.