Sosyal Medya >
Search
Hindistan’a Gidiyorum

Hindistan’a Gidiyorum

Merhaba herkese,

Henüz mektup yazma alışkanlığında düzenli olmadığımdan, rastgele zamanlarda yolluyorum size mektuplarımı. Bu yazı da mektuplarımdan biri. Benim yine bir haberim var. Henüz inzivayı paylaşmaya vakit bulamamışken, yine, bana göre çılgın bir işe kalkışıyorum. Hindistan’a gidiyorum! Bu benim için ne kadar büyük bir haber, bir bilseniz! Aslında bilebilirsiniz, çünkü anlatacağım. Nereden başlasam?

Hikayenin tamamını aktarabilmem için 2007 yılına gidelim. 2007 yılında ilk defa üniversite öğrencisi oldum. Hala gururla söylediğim, Boğaziçi Kimya’da öğrenci oldum. Dikkat çekmek istiyorum, Boğaziçi Üniversitesi, Kimya Bölümü öğrencisi, yazmıyorum, kendinden bir markaymış gibi, Boğaziçi Kimya diyorum, işte öylesine gurur duyuyorum 2007-2014 yılları arasında öğrencileri olmaktan, konuyu saptırmayalım. 2007’de üniversiteye girdim, kısaca. O zamanlar meraklarım daha mistik bir alandaydı. Kristallerim vardı, tarot kartlarım, tarot kartlarını okuyabilmek için kitaplarım… “Wicca” teriminin Wikipedia sayfasını okuyordum, anlatabiliyorum değil mi? Hippie, alternatif, kendi halinde acayip bir gençtim ben de. 2008 yılında 18 yaşımı doldurduğumda çalışmaya başladım. Artık kazandığım para ile lükslerimi satın alabiliyordum. Doğru açıdan bakarsam eğer ayrıcalıklıydım diyebilirim, para biriktirip İnterrail’a çıkmıştım. İyi ki yapmışım ????. 18 yaşında 1 ay süreyle Avrupa’yı bir sırt çantasından geçinerek, garlarda, sahillerde, trenlerde uyuyarak geçirince, dünya insanın gözüne bir anda küçücük görünüyor. “Bu maceralara atılmak o kadar da zor değil!” diye düşünüyor insan. (Gençken insanın kendisiyle ilgili limitleyici inançları daha az oluyor. Zamanla çamur toplayan bir hortum gibi birikiyor negatif inançlar, eğer dikkatli olmazsak.) Dünyanın bana küçük göründüğü o günlerde kendime bir hediye sözü vermiştim:

MEZUN OLUNCA HİNDİSTAN’A GİDECEĞİM!

2014 yılında Boğaziçi Kimya’dan mezun oldum, ancak Hindistan’a gidemedim. Yıl oldu 2024. Tam 10 yıldır kendimden tahsilatını beklediğim bir hediyem var. Kendimi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Başka insanlar hayal kırıklığına uğrattığında anlamak ve affetmek daha kolay oluyor, ama insan kendi kendini hayal kırıklığına uğrattığında, toparlaması biraz daha zor oluyor. O yıllarda benim bu dünyada en çok istediğim lüks, Hindistan’a gitmekti. O zamandan bu zamana gelirken de ben bu arzumu bir dönem unutmuştum. Bunun bana göre açık ve net bir nedeni var, ben henüz mezun olmamıştım. Evet ilk girdiğim lisans programından mezun olmuştum ancak şimdi de, “Boğaziçi Psikoloji’de yüksek yapıyor”dum. Hala öğrenciydim, hala vizelerim, finallerim, tezim, ve tükürüğünü topladığım yüzlerce katılımcım vardı. Ataköy’de bir ana okulundaki çocukla ertesi gün Hadise muhabbeti yapıp, limon resmi göstererek salyalatmaya çalışıp, ardından da tükürüğünü toparlayıp laboratuvara götürüyordum. I was doing science! Bu kadar bilimin içerisinde kristallerimi de zaten kutulara koyup kaldırmıştım, artık ilgilenmediğimi dahi fark etmeyerek. Artık benim için bir anlamları kalmamıştı. Hatta onlarla dalga dahi geçebilirdim.

Hayatımın Boğaziçi Psikoloji bölümü kendi içerisinde bir hikaye. Öğrencileri olmaktan yine gurur duyduğum, Türkiye’de daha iyisini görmediğim kimi hocaları da barındıran, ufkumu genişleten ve bana bilimsel bir keskinlikte düşünmeyi öğreten bir bölümdü, öğretmenlerime müteşekkirim. Yine de hayatımda psikolojik acının en ağırını çektiğim bir dönemdi. O dönem romantik ilişkilerimdeki beceriksizliklerim de genel halime pozitif yansımıyordu tabii. Kısaca insan toy zamanlarında bilmeden çok kalp kırıyor, çok da kırılıyor. Benim de çok kırıldığım bir dönem oldu. Hindistan aklımın ucundan bile geçmedi. Derken yılı 2018 ediyoruz. 2018’de bir sonraki yüksek lisansıma geçiyorum, Üsküdar Üniversitesi, Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans Programı. Bu mektubu bir kariyer CV’sine dönüştürmek istemediğim için kısa kesiyorum, sonra açık öğretimde Felsefe lisansı ve örgün öğretimde Psikoloji lisansı derken, öğrencilik hayatım beni 33 yaşıma kadar takip etti.

2023 yılı Haziran ayında ben üçüncüye üniversite kurumundan mezun oldum ve devam eden açık öğretim öğrenciliğimden de zihnen istifa ettim. Artık ben öğrenci değildim, “mezun”dum. Hem de psikoloji mezunu, kimya okuduktan sonra okuyacağım dediğim bölüm! İşte bu zamanlar Hindistan fikri yeniden üşüşmeye başladı zihnime. Sima, tanıyanlar bilir, Boğaziçi Kimya’dan arkadaşım ????, Brezilya’ya gitme isteğinden bahsederken ben de Hindistan’ı hatırlayıverdim. “Benim böyle bir hayalim vardı! ‘Mezun olduğumda kendime Hindistan seyahati hediye edeceğim.’ demiştim, on yıl önce mezun oldum, hani benim hediyem?” Etrafımda Hindistan’a gitmiş bir kişi bile yok, ben yeniden Hindistan’a gitmem gerektiğini hatırlıyorum. Bu noktada bir arzudan çok eğlenceli bir görev tadını almaya başlıyor. Benim Hindistan’a gitmem gerekli! Evren bu ya sana, yoluna yardımcılar çıkaracak illa ki.

Hangi birini yazmaya başlarsam başlayayım, bu mektup çok uzun bir mektup olur. Ancak şunu içtenlikle diyebilirim ki, bilerek, bilmeyek bu hayalimi gerçekleştirmemde bana destek olan yakınlarım olduğu gibi, yalnızca yolumun kesiştiği insanlar, eski tanıdıklar, hatta danışanlar da oldu. Yeni yeni anlıyorum, insan cesur bir tavır takınınca, yol boyunca ona yardımcı olacak insanları görüyor. Bunların birçoğu da yepyeni insanlar olabiliyor. İnsanın kendini yalnız hissederken inanmakta güçlük çekeceği bir gerçek. Sinan Canan’ın kitabı geliyor aklıma, Yeni Dünyanın Cesur İnsanı. Maharet cesaretten geçiyor.

Ben de cesur biriyimdir. Cesur biri olmam aynı zamanda çok korku dolu olduğum anlamına da geliyor. Cesur olmak ve korku dolu olmanın bu denli el ele gittiğini yeni yeni anlıyorum. Hatıralarıma bakıyorum da, çok sıkı bir korkandım. Karanlıktan korktum, düşmekten korktum, nefessiz kalmaktan korktum, sosyal etkileşimden korktum, korkmaktan korktum… Bir noktadan sonra korku değil kaygı demek daha anlamlı oluyor. Ben de epey kaygılı zamanlar geçirdim. Yine de hepsinin üzerine gittiğim için cesur bir kaygılıyım. Nasıl ama?

2024 yılı başladığında, ajandamın arka kapağına yazdığım hedeflerim arasına, kalın uçlu keçeli bir imza kalemi ile – HİNDİSTAN SEYAHATİ – yazdım. Yazdıktan birkaç gün sonra da kara kara düşünmeye başladım, “Ben nasıl 2024’te Hindistan’a gitmeyi becereceğim!” İdmanlı olduğum için çok geçmeden kendime “Kardelen, henüz 10 Ocak’tasın, önünde bunu çözmek için 356 günün var (bu yıl Şubat’ta ekstra günümüz bile var!).” dedim ve hayatıma devam etmeye gayret ettim. İçimde bu lüzumsuz kaygı yükseldiğinde aynı şekilde kendimi mantıklı ve makul olan gerçeğin yoluna davet ettim. “Gün doğmadan neler doğar.” Ben ajandama yazdım ya, 11 Ocak’ta bir WhatsApp mesajından öğreniyorum ki, bir Hindistan seyahatinde bir kişilik yer açılmış. Ben de atlıyorum! Bu anlar benim için evrenin bana kapı açtığı zamanlar. Önümde bir kapı beliriyor: Kardelen, bir Hindistan seyahati fırsatı çıktı karşına, ne yapacaksın? Ben de elimi poketop’uma atıyorum ve sonra fırsatın üzerine atlayarak hocama mesaj atıyorum, benim katılmam uygun mudur ve koşulları nelerdir? Her şey su gibi akıyor, rezervasyonlar, aşılar, biletler, vizeler… ve ben 1 Şubat günü Hindistan seyahatine çıkmak üzere gün saymaya başlıyorum. Henüz 356 gün vardı çözülmesi için, ilk ayda, kendime bir yıl müddet verdiğim hedefimi gerçekleştirmek üzereyim. Ben geri kalan 10 ay ne yapacağım ???? Bunu da herhalde anca bir yay burcu söyler.

Bazen her şey bir anda oluveriyor zannediyor insan, halbuki ilmek ilmek dokunan seçimler var. Motorcu Çınar ile konuşmayı seçen Kardelen. Medistasyon’da Uzmanlaşma eğitimi için her Cumartesi ve Pazar sabahı 08:30’da derste olmayı göze alan Kardelen. Daha fazla seyahat etmek istediği için ofisini kapatmayı seçen Kardelen. Erkek arkadaşının çok üzüleceğini bilmesine rağmen onsuz seyahate çıkmayı seçen Kardelen. İşte özgür irade burada devreye giriyor. Logoterapi’de söylendiği gibi “Özgür ve sorumlu seçimler.” Bugün Emre ile konuşurken benimle ilgili bir tespitini dile getirdi, kahkalara atarak ajandama yazdım. Sizlerle de paylaşmak istiyorum:

Bir sonraki adımın benim için sürpriz ya, senin için de sürpriz.

İşte benim için akışta olmak böyle bir şey. Her an geldiğinde, seçimini o anda, o anın durumuna uygun yapma hali. Üç ay önce hayalinde “Ya böyle bir şey yaşarsam…” diyerek düşünürken aldığın “karar”a uymaya çalışarak değil, “Ben şu anda hayata ne borçluyum?” sorusunu cevaplamaya çalıştığın an.

Bazen de kendimize bir seyahat, bir tatil borcumuz vardır. İşte bu yüzden de Hindistan’a gitmek benim için çok büyük bir haber. 10 yıldır tahsilatını beklediğim bir borcum, beni heyecanlandıran bir hayalim vardı. Uzun zaman sonra yeniden beni canlandıran bir hayalim oldu. Uzun yıllarını depresyonda geçirmiş biri olarak, heyecanlanabilme duygusunun değerini her yeniden buluşumda bir kez daha anlıyorum. Heyecanlanmak ve heyecanını sevdiklerinle paylaşabilmek, çok değerli.

Hindistan heyecanımı paylaştığım mektubumu burada tamamlıyorum. Bende havadisler bu şekilde, sizde ne var ne yok?

Sevgiler ❣️

Kardelen C. Ergin

Related Posts