Kim icat etmiş bu sütyeni? Kesin bir erkek icat etmiştir diyerek girdim Google’a. Kadınların ismi çıktı. Ama öyle uçağın icadı gibi bir icat da olmadığı için tarihçesi de biraz karışıkmış tabii.
– Bu yazıyı 7 Nisan 2022’de yazmaya başlamıştım, şu anda 14 Mayıs ve ülkenin gündem maddelerinden biri de “sütyen.” Demek ki tamamlanması gerekli bu yazının. Diyeceğim de çok şey yok aslında ama, diyeceğimi diyeyim.-
Sütyeni bir erkeğin icat ettiğini düşünüyordum çünkü “kadın kadına bunu yapmaz” gibi bir düşünce ile yola çıkmıştım. Sutyeni çıkardığımdan beri, sütyeni takmanın beni nasıl kelepçe altında hissettirdiğini fark ettim. Önce kendi sütyen tarihçemi aktarmak isterim.
Ortaokuldayken, henüz sütyen takmamı gerektirecek bir gelişim evresinde dahi değilken, bir an önce büyümek için sabırsızlanan çocuk Kardelen ilk üçgen bez sütyenlerden takmaya başladı. Düzenli taktım mı bilmiyorum, muhtemelen takmamışımdır, çünkü dediğim gibi takmamı gerektirecek bir durum yoktu aslında. Çağlar boyunca kullandığım sütyenler, sütyen deyince akıllara gelen balenli, cup’lı ve de destekli sütyenlerdi. Zamanın baskısından nasibini almış ve “zaten normal olan memelerini olduğundan daha büyük göstermektir, sonuçta büyük değil memelerin” yaklaşımını sorgulamadan yutmuştum.
Sonra sorguladım. Ve karar verdim. Ben neden bende olmayan bir şeyi varmış gibi göstereyim ki? Bu ayan beyan kandırmaktır. Üstelik kandırmaya değer verdiğim bir konuda bile kandırmıyorum. Bu farkındalığın üzerine bende yeni bir sütyen era unlock oldu. Braletler. 2015 gibi bir civardayız, ben braletlerle aşk yaşıyorum. Bulması da şu anda olduğu kadar kolay değil. Penti’de vardı mesela oradan alırdım. Artık ne balenin metali sıkıyor, ne cup beni sınırlandırıyor, daha rahat, daha esnek bir modele geçmiş olmuştum. Rahatlamaktan da memnundum. Ama memnun olmayan biri vardı, o dönem erkek arkadaşım (Takma adı Küçük Prens). Boğaziçi’nde mühendislik okumuş bu modern görünümlü adam bana bu braletlerin seksi olmadığı gerekçesiyle giymememi ve “normal” sütyen giymemi talep ediyordu. Ünlü sözlerinden biri de “Rahatsa seksi değildir.” Bu dışarı çıkılan her kıyafet için uygulanan bir kontroldü. Dar pantalonlar, rahatsız ama seksi ayakkabılar, destekli sütyenler benim uymam gereken kurallarmış gibi bir kanı vardı ilişkide. Ben de itiraz etsem de, çok da kuvvetle karşı çıkamıyordum. Dar pantalon giymeye devam ediyordum. Nefret ederim bu arada.
Tabi bir sinir krizi eşliğinde ayrıldım küçük prensten. Braletlerimle yaşamaya devam ettim. Moda olmaya başladılar, zaten olmasını bekliyordum, daha fazlasını satın alabildim, braletlerim ve ben daha huzurlu bir yaşantı yaşamaya başladık. Sonra, yıl 2022 oldu. Evimde ağırladığım Rus mülteci/misafirlerimden kadın olanın sütyen takmadığını fark ettim. Ve dedim ki “E ben neden takıyorum?” O dakikadan sonra sütyeni tamamen çıkardım. İki aydır da sütyen benim gündelik giyimimde başvurduğum bir parça değil.
Hiç mi giymiyorum? Giydiğim zamanlar var. Örneğin saygı duyduğum, bana değer katacağını bellediğim ve millenial kuşağından daha eski kuşaklardan olan birileri ile yüz yüze bir toplantım/görüşmem olacaksa o zaman braletimi giyiyorum. Pijama ile gitmemek ile benzer bir mantıkla yapıyorum bunu. Karşımdakine “Seninle karşı karşıya olmaya önem veriyorum, özeniyorum.” mesajını taşıması anlamında. Ama tabi benim bunu kıyafetlerimle yapış biçimimden de bu mesaj çok gitmiyor genelde, yine üzerinde siyah bir t-shirt, altımda ya motor kotum ya da keten bir şalvar oluyor. Ama bu da benim rahat hissettiğim üniformam. Bir diğer sütyen giymeyi seçtiğim zaman ise dating süreçlerim. Zaten bu 2 ay içerisinde 2 kişiyle kahveye buluştum. O ilk buluşmalarda yine braletimi giydim. Sonuçta karşımdaki kişi nasıl biri bilmiyorum ve benim sütyensizliğimden nasıl etkileneceğini de bilmiyorum. Beni sütyensiz ya beğenmezse gibi bir kaygı değil ama sütyen giymeyişim çok kafa karışıklığı yaratırsa, ne bilim hava serinlemiştir, göğüs uçlarım belli olmuştur, gözü takılıp durur, e canım sıkılır benim de. Bu ilkellik seviyesinde, gözünün nereye döndüğünü dahi kontrol edemeyen biriyle oturmak, tatsız. Bu teste ilerleyen görüşmelerde de tabi tutulabilir. Aynı zamanda çok umursamaz, çok asi ya da başka çok uç bir şeyler de zannedilebilirim. Ki değilim. O yüzden genel nezaket kuralları gereği, yine ilk görüşmelerde belirli bir kıyafet kodu içerisinde oluyorum.
Hepsi bu kadar. Başka da başvurmuyorum sütyene.
Öncelikle olacağını sandığım kadar çok bakış almıyorum. Bunda benim zaten bol giyinen bir insan olmamın da etkisi vardır diye düşünüyorum. Bakış aldığım zamanlar da, özellikle kapıyı kargo ya da kurye çalışanına açtığımda bazen gözler kayıyor, napayım diyorum, kendi evimin içerisinde hapis hayatı yaşayamayacağım. Beni tehlikeye atmayacağından emin olduğum müddetçe bakışını kontrol edemeyen insanlardan kendimi gizlemek için adım atmayı uygun görmüyorum. Benim kendimi kontrol altına almam değil, onun kendisini kontrol altına alması gerektiği düşüncesindeyim. Bunu tabi dediğim gibi güvende olacağımı bildiğim alanlarda seçiyorum. İstanbul’un her muhitinde, günün her saatinde, sütyen giymediğim belli olacak şekilde bulunmaya cesaret edemem. Zaten sütyenden bağımsız da buna cesaret edemem.
Kadın olmanın çok değişik zorlukları var. Aslında adam olmanın da çok değişik zorlukları var. Ama adam olmanın zorlukları daha bilindik, kadın olmanınkiler daha örtük diye düşünüyorum. Kadın üzerine kurulan sistematik baskı gerçekten çağlar boyu devam eden bir durumda olduğu için, kanıksadığımız, normal kabul ettiğimiz birçok şeyin aslında kadının şahsına münhasır, bir başkasına değil, bir kişi olduğunu kabullenme konusunda ciddi yetersizliğimiz sonucu devam edebildiğini anlıyorum.
Gülmemizin bile edepsizlik sayıldığı arsızların sesinin çok çıktığı ülkemiz içerisinde inadına özgürlük, inadına sevgi demekten başka bir çıkış yolumuz olduğunu görmüyorum. Bu yazıyı da Emma Watson’ın bir tweet’inin görseli ile tamamlamak isterim. 2014’de Bülent Arınç’ın “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak” demesinin üzerine paylaştığı kahkaha attığı bir fotoğrafında, Emma Watson o dönem United Nations’da #HeForShe kampanyası ile kadın erkek eşitsizliği üzerine dikkat çekmeye çalışmaktaydı.